Obezite Nedir? 

 

Obezite, hareketsiz yaşam tarzı, sağlıksız beslenme alışkanlıkları, genetik faktörler, metabolik ve hormonal bozukluklar gibi çeşitli nedenlerle ortaya çıkan bir sağlık sorunudur. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’ne göre, kişinin sağlığını etkileyebilecek ölçüde fazla vücut yağına sahip olması durumunda ortaya çıkan obezite, mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. 

 Obezite,ortalama yaşam süresini kısaltmasıyla birlikte Hipertansiyon, Diyabet, Kalp ve Damar Hastalıkları, Uyku Apnesi, Safra Kesesi Taşları gibi ciddi sağlık sorunlarına da neden olmaktadır.  

 

Risk Altında Olup Olmadığımı Nasıl Anlarım?

 

 

Obezite, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün obezite sınıflandırmasına göre Vücut Kitle İndeksi (VKİ) kullanılarak hesaplanır. VKİ, kişinin vücut ağırlığının (kg) boy uzunluğunun (m) karesine bölünmesiyle elde edilmektedir.  

 

 

 

OBEZİTEYE BAĞLI GELİŞEN HASTALIKLAR NELERDİR? 

 

 

Çağımızın en önemli sağlık sorunlarından biri olan obezite, diyabet, hipertansiyon, kardiyovasküler hastalıklar, solunum bozuklukları gibi birçok sağlık sorunu ile doğrudan ilişkilidir. Gelin, bu sorunların obezite ile aralarındaki ilişkilerine daha yakından bakalım.. 


 

  OBEZİTE VE TİP 2 DİYABET 

 

 

Obezite ile Tip 2 Diyabet arasında çok yakın bir ilişki vardır. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre, Avrupa’da görülen Tip 2 Diyabet vakalarının %80’i obeziteden ya da aşırı kilolu olmaktan kaynaklanmaktadır.  

Tip 2 Diyabetin temel sebebi insülin direncidir. Karın ve bel çevresinde  biriken yağ dokusu vücutta İnsülin Direnci oluşmasına neden olur. Aşırı kilolar insülin direncini tetiklediğinde, kan şekeri hücreye giremez ve pankreas daha fazla insülin salgılamaya başlar.  

Vücutta yüksek düzeyde bulunan insülin açlık merkezini uyararak kişinin daha çok yemek yemesine ve şişmanlığın daha fazla artmasına  neden olur. Bu yüzden Tip 2 Diyabetli hastalarda diyete uyma, kilo ve şeker kontrolü çok zor sağlanmaktadır. Hastalarda ilaç tedavilerine rağmen insülin kontrol edilemediği durumlarda, hasta detaylı bir şekilde değerlendirildikten sonra uygun bir metabolik cerrahi seçeneği sunulabilir.  


 

KARDİYOVASKÜLER (KALP VE DAMAR) HASTALIKLAR 

 

 

 

Obezitenin, kalp üzerinde de büyük bir etkisi vardır. Artan kilolar ile birlikte kalp daha büyük bir vücuda kan pompalamak zorunda kalır, dolayısıyla kalbin iş yükü de artar. Kalp, artan iş yükü karşısında kendi boyutunu artırarak cevap verir. İşte tam da bu noktada kalp fonksiyonlarında bozulmalar başlar. Obezite ile beraber gelişen insülin direnci,  yüksek kolesterol, damarların yapısının bozulması gibi durumlar da kalp hastalığı riskini artırır.  

Obez bireyler, hipertansiyon, koroner arter hastalığı, kalp krizi, kalp yetmezliği ve ritim bozukluğu gibi birçok hastalık için yüksek risk altındadır.  

 

OBEZİTE VE SOLUNUM BOZUKLUKLARI 

 

Fazla kilolar, solunum fonksiyonlarını da olumsuz şekilde etkiler. Karın bölgesinde biriken yağ dokusu, diyafram kasının kareketlerini ve akciğerlerin genişlemesini kısıtlayabilir, hava yollarının daralmasına neden olabilir.  

Obezite, aynı zamanda uyku esnasında solunumun aniden durması ve ani ölümlere neden olabilmesi ile karakterize bir sağlık sorunu olan ‘’Uyku Apnesi’’ni de beraberinde getirmektedir. Vücut ağırlığıyla birlikte boyun çevresindeki yağ dokusunun da artmasıyla soluk borusu çapında daralmalar meydana gelebilir. Uyku apnesi olan kişiler, özellikle yatma pozisyonunda göğüs duvarına uygulanan ek basınç sebebiyle solunum zorluğu yaşarlar.  

 

EKLEM HASTALIKLARI 

 

 

Fazla kilolar, özellikle diz, kalça veya sırtı koruyan eklemlere ekstra baskı uygulayarak onları koruyan kıkırdakları yıpratır ve çeşitli eklem hastalıkları ortaya çıkar.Eklem hastalıklarının en yaygın olanları; bel ve boyun fıtıkları, dizlerde kireçlenmedir (osteoartrit).  

Fazla kilo nedeniyle postür yani duruş şeklinin bozulması ve vücudun ağırlık merkezinin kayması bel fıtıklarının en temel sebebidir. Dizlerde görülen sorunların nedeni ise dizlerin taşıdığı yükün artması sonucu eklemlerin aşınmasıdır.  

 

OBEZİTE NASIL TEDAVİ EDİLİR? 

 

Obezite, kişinin ortalama yaşam süresini kısaltmasının yanı sıra, beraberinde getirdiği yandaş hastalıklar sebebiyle genel sağlığı da ciddi şekilde tehdit etmektedir. Unutmayın ki aşırı kiloların neden olduğu sağlık sorunlarının kilo kaybıyla önlenmesi veya tedavi edilmesi mümkündür.  

Obezite tedavisinde ilk adım, uygulanacak tedavi yöntemini anlamak ve eski alışkanlıklarınızı değiştirmektir. Bazı hastalar diyet ve egzersiz ile bu sağlık sorunundan kurtulurken bazı hastalar için cerrahi tedavi uygulanması gerekebilmektedir. Hastaya uygulanacak tedavi yöntemine, yapılan muayene ve tetkikler, hastanın tıbbi geçmişi ve kilosu gibi etmenlere göre karar verilmektedir.  

 

 

OBEZİTE TEDAVİ YÖNTEMLERİ 

Uzmanlar öncelikle hastaların diyet ve egzersiz gibi yöntemlerle zayıflayıp zayıflayamayacağını teyit eder, son çare olarak cerrahi yöntemlere başvururlar. 

 

1.DİYET TEDAVİSİ  

 

 

Her bireyin metabolizması ve vücut yapısı farklıdır. Bu nedenle uygulanacak beslenme programı kişinin cinsiyeti, yaşı, boyu, kilosu, herhangi bir hastalığı olup olmadığı ve beslenme alışkanlıkları gibi unsurlar esas alınarak bir uzman tarafından hazırlanmalıdır. Kısaca diyet listesi kişiye özel olmalıdır. 

Diyet tedavisinde hastaların haftada en az 0.5-1 kg oranında kilo kaybı yaşamaları hedeflenir. Ancak yaşanılan kilo kaybının kişiden kişiye fark edebileceği unutulmamalıdır.  

 

PEKİ OBEZİTE TEDAVİSİNE YÖNELİK SAĞLIKLI DİYET LİSTESİ NASIL OLMALIDIR? 

 

Hastaların kendilerini yorgun, halsiz, mutsuz hissetmemesi açısından uygulanacak diyet listesinin günlük 800 kaloriden düşük olmaması gerekmektedir. 

Uygulanacak diyetlerde alınan yağ, karbonhidrat ve protein oranlarının dengeli olmasına özen gösterilmelidir.  

Hastalar günde en az 1,5-2 lt su içmeli, şekerli gıdalardan uzak durmalı ve alışverişlerde düşük kalorili besinleri tercih etmelidir. 

Uzman Diyetisyenler tarafından hazırlanan diyet programlarında kişilerin gün içerisinde yemek yemesi gereken saatler de belirtilerek, kişinin düzenli beslenmeyi alışkanlık haline getirmesi sağlanır. 

 

 

2.SPOR VE EGZERSİZ TEDAVİSİ 

 

 

Egzersiz, obezite ile mücadelede kilo kaybını sağlamada ve ideal kiloyu korumada önerilen bir tedavi yöntemidir. 

Obez hastalar genellikle spor ve egzersizin kötü ve cezalandırıcı bir durum      olduğunu düşünürler. Bu nedenle ilk olarak hastaların bu düşünceleri ve yaşam şekillerini değiştirmeleri konusunda önerilerde bulunmak gerekir. 

Egzersiz tedavisi ile vücuda alınan kalorinin, harcanan kaloriden az olması hedeflenir. Bu nedenle harcanan kalorinin artırılması için hastaların günlük yaşamları içerisine egzersiz katmaları gerekmektedir. 

Vücut yağını azaltmak, metabolik faaliyetleri düzenlemek, kas-eklem hareketlerini iyileştirmek için haftada ortalama 3-4 kere, 20-45 dakikalık egzersizler yapılmalı, egzersizin şiddeti ve sıklığı da yine kişiye göre düzenlenmelidir.  

 

 

 

3.İLAÇ TEDAVİSİ 

 

 

 

Obezitenin ilaç tedavisi BKİ>30 veya BKİ> 27 olup, obeziteye bağlı yandaş hastalıklara (kalp-damar hastalıkları, diyabet, hipertansiyon, uyku apnesi…) sahip olan hastalarda ve diyet ve egzersiz tedavilerinden başarısız sonuçlar alındığı durumlarda tercih edilen bir yöntemdir.  

 

 Obezitenin ilaç ile tedavisinden her hasta aynı yanıtı almayabilir. Bu yöntemle Diyabeti olan hastalarda %3’ten fazla, Diyabeti olmayan hastalarda %5’ten fazla kilo kaybı sağlanması, yandaş hastalıkların risklerinin de azaltılması hedeflenir. İstenilen kilo kaybı yaşanmadığı takdirde ilaç kullanımı sonlandırılmalıdır.  

 

 

4.OBEZİTE CERRAHİSİ 

 

 

Obezite cerrahisi, şu anda en etkili en hızlı ve kalıcı kilo verimi sağlayan tedavi şeklidir. Beden kitle indeksi  40 kg/molan ve  35 kg/m2 olup beraberinde yandaş hastalığı olan kişilerde cerrahi tedavi yöntemleri önerilmektedir.  

Kişinin cerrahi tedavi için uygun olup olmadığına, detaylı bir şekilde tetkiklerinin yapılması, muayene edilmesi ve değerlendirilmesi sonucu karar verilir. Hastaların uygulanacak yöntemi anlaması ve sonraki dönemde de uyum göstermesi ameliyatın başarısını yüksek ölçüde artırır.  

 Obezite cerrahisi ile başarılı ve kalıcı sonuçlar alınması için kişilerin hareketsiz yaşam tarzı, düzensiz ve sağlıksız beslenme gibi eski alışkanlıklarını değiştirmeleri gerekmektedir. 

 

 

TÜP MİDE AMELİYATI (SLEEVE GASTREKTOMİ)

 

 

Sleeve gastrektomi (Tüp Mide), genel anestezi altında, karın bölgesinde ortalama 4-5 giriş kullanılarak laparoskopik (kapalı) yöntemle yapılan, mide hacmini küçülten bir obezite cerrahi tekniğidir. İşlem laparoskopik olarak  stapler denilen tel zımba ile yapılmaktadır. Mide, yaklaşık %75-80’i çıkarılarak bir muz veya tüp şekline getirilir. Beden Kitle İndeksi  ≥ 30 ( kg/m2) olan ve riskli hastalar için uygun ve kilo kaybı açısından etkili bir ameliyat yöntemidir. Mide hacmi yaklaşık %20-25’e düştüğü için hastalar önceden yediklerinin 1/4’ünü yediklerinde doyarlar. 

 

Fazla  kiloların ortalama %50’si ameliyattan sonraki ilk 6 ayda, %75’i 12 ayda verilir.  

 

 

TÜP MİDE AMELİYATI İLE ;

 

  • Fazla kiloya bağlı hipertansiyon, diyabet, uyku apnesi gibi yandaş hastalıklar, zayıflamanın başlamasıyla birlikte başka hiçbir ek tedaviye gerek kalmadan %70-80 oranında iyileşir.  
  • Mide fonksiyonlarında herhangi bir değişiklik olmaz, sadece mide hacmi küçültülür. Dolayısıyla hastalar her türlü gıdadan az az bile olsa tüketebilir. 
  • Diğer obezite cerrahi yöntemlerine göre daha düşük riskli bir yöntemdir. 
  • Ameliyat sonrası hastaların ortalama 3-4 gün yatış yapması yeterlidir. Sonrasında hastalar normal, günlük yaşamlarına geri dönebilirler. 
  • Midede açlık hissi doğuran ‘’ Ghrelin’’ hormonunun bulunduğu kısmın alınmasıyla birlikte açlık hissi de zayıflar ve iştah azalır, uzun süre doygunluk hissi kolaylaşır.  
  • Ameliyattan sonraki süreçte, hastanın Diyetisyen tarafından önerilen programa uyarlı bir şekilde beslenmesiyle birlikte uzun süreli ve kalıcı kilo kaybı yaşanır.  

 

 

 

ROUX-EN Y GASTRİK BYPASS 

 

 

Dünyada en sık uygulanan obezite cerrahisi ameliyatlarından biri olan Roux-en Y Gastrik Bypass (RNY) ameliyatı, laparoskopik (kapalı) yöntemle yapılmaktadır. Bu ameliyat ile midenin yaklaşık %95’i bypass edilir, yani hem mide hacmi küçültülür hem de besinlerin ince bağırsakta emilimi azaltılır. 

Mide bir küçük bir büyük poş olmak üzere ikiye ayrılır. İnce bağırsaklar yaklaşık 40-60 cm kesilerek küçük mide poşuna bağlanır. Büyük mide poşu ise yeni küçük mide ile birleştirilen ince bağırsağın ortasında bir yere bağlanır

Fazla kiloların yanı sıra, kişinin hayatını tehdit eden, kiloya bağlı oluşmuş yandaş hastalıkların tedavi edilmesi veya önlenmesi amacıyla da uygulanabilir. Bunlar, Tip 2 Diyabet, Yüksek Kolesterol, Hipertansiyon, Kalp-Damar Hastalıkları, Uyku Apnesi, Reflü gibi hastalıklardır. Roux-en Y Gastrik Bypass ameliyatı, diğer Bariatrik Cerrahi yöntemlerinde olduğu gibi, diyet ve egzersiz tedavilerinden başarısız sonuçlar alındığı durumlarda uygulanabilir.  

Gastrik Bypass ameliyatı geri dönüşsüz bir cerrahi yöntem olduğu için hastalara en son yöntem olarak uygulanmalıdır.  

 

 

 

 MİNİ GASTRİK BYPASS

 

 

Mini Gastrik Bypass ameliyatında, ilk olarak tüp mide ameliyatına benzer şekilde ancak daha küçük boyutta bir mide tüpü oluşturulur. Sonrasında ince bağırsak bölünmeden, yaklaşık olarak ilk 150-200 cm’lik kısmı devre dışı bırakılarak yeni oluşturulan tüp midenin alt ucuna bağlanır.


 

Böylece oluşturulan yeni tüp mide ile gıda alımı sınırlanıp, bir kısmı devre dışı bırakılmış olan ince bağırsaklarda da gıda emilimi azalacağından hasta daha hızlı bir şekilde fazla kilolarından kurtulur.